related Results

• yakıştırmak
  وَضَعَ {[َ وَضْعًا]}
  more ...
• poz
  وَضْع {ج أوضاع}
  more ...
• çare bulmak
  وَضَعَ الْحَلّ
  more ...
• oluşturmak (v.)
  وضع
  more ...
• konum
  وَضْع
  more ...
• işgal (n.)
  وضع اليد
  more ...
• pozisyon (n.)
  وضع
  more ...
• hal
  وَضْع
  more ...
• bestelemek (v.)
  وضع
  more ...
• duruş (n.)
  وضع
  more ...
• dünyaya gelmek
  وَضْع
  more ...
• emlak (n.)
  وضع
  more ...
• atmak {koymak}
  وَضْعَ
  more ...
• statü (n.)
  وضع {ج أوضاع}
  more ...
• konjonktür (n.)
  وضع
  more ...
• vaka (n.)
  وضع
  more ...
• vaziyet (n.)
  وضع {ج أوضاء}
  more ...
• koymak (v.)
  وضع
  more ...
• işaret koymak
  وَضْع عَلاَمَة
  more ...
• halden anlamak
  يقدِّر الوضع
  more ...
• rapor yazmak
  وَضَعَ تَقْريِرًا
  more ...
• gergin durum
  وضع متوتر
  more ...
• işaretlemek
  وَضْع عَلاَمَة
  more ...
• takoz koymak
  وَضَعَ إسفين
  more ...
• süredurum
  اَلْوَضْعُ الحالي
  more ...
• kanun koymak
  وَضْعُ الْقَانُون
  more ...
• süredurum
  اَلْوَضْعُ الرَّاهِن
  more ...
• statüko
  اَلْوَضْعُ الرَّاهِن
  more ...
• saldırı durumu
  وضع الاقتحام
  more ...
• yerine koymak
  وَضَعَ مَكَانَهُ {[َ وَضْعًا]}
  more ...

Examples

• Bu benim için dönüm noktası.
  . هذا ممكن أن يصحح الوضع
• Durumun ciddiyeti yüzünden, sizi ikna edebilmek için yapabileceğim hiçbir şey yok.
  ربما, من الواضح انه ليس بامكاني عمل شيئ يصحح الوضع لكنه تحت اشرافي الان